OĞUZHAN OSMAN BİLGİN/HERKES DUYSUN
BURSA (İGFA) – İran ve İsrail arasında yıllardan beri devam eden gergin münasebet geçtiğimiz hafta sonu yeni bir safhaya ulaştı. Kısa bir mühlet evvel Şam’da İranlı üst seviye generalleri öldüren İsrail’e İran tarafından gelmesi beklenen misilleme saldırısı gerçekleşti. İran’ın İsrail topraklarını direkt füze ve SİHA’larla amaç alması bir açıdan savaş ilanı olarak yorumlandı. Pekala İran bu misilleme akınıyla maksatlarına ulaşabildi mi? Bu mevzuyu Orta Doğu Uzmanı Ahmet Faruk Asa Herkes Duysun için yorumladı.
“İRAN SAVAŞIN DİREKT TARAFI OLMAK İSTEMİYOR”
İran’ın Filistin’de devam eden İsrail akınlarından bu yana yani 7 Ekim’den beri telaffuz ve aksiyon seviyesinde uyumlu bir çizgi yakaladığını söz eden Ahmet Faruk Asa, ” İran, devam eden Filistin-İsrail savaşında direkt bir tarafta yer almak istemiyor. İran’ın vekilleri üzerinden Orta Doğu üzerinde uzun yıllardır izlemiş olduğu siyasi bir ajandası var. 7 Ekim’den bu yana Filistin üzerinde de bu politikayı faal olarak işlettiği için İran çatışmalara direkt müdahil olmadı. Açıkça gaye alınmadığı sürece İran direkt çatışmalara girmiyor. Suriye üzerinde direkt amaç alındığı için İsrail’e bu cevabı vermek durumunda kaldı İran. Bu akında da İsrail’in askeri ya da yurttaş kaybı manasında önemli bir ziyan almadığını görüyoruz.” dedi.
İRAN, ABD İLE DİREKT KARŞILAŞMAK İSTEMİYOR
İran’ın bölgedeki çatışmalara direkt girmesi halinde ABD ile karşı karşıya gelmenin çekincesini yaşadığını kaydeden, ” İran bu tıp çatışmalarla ABD ile direkt karşı karşıya gelmek istemiyor. Fakat İran şunun farkında ki ABD’nin bölgedeki atılımları İran’a alan açmakta. Geçmişte de ABD‘nin Irak ve Afganistan işgalleri sonrası bölgeden çekilmesiyle birlikte İran’ın önemli formda nüfuzunu arttırdığına şahit olduk. Bu nedenle İran, ABD’nin bölgedeki varlığını değerli buluyor fakat ABD ile şahsen alanda karşı karşıya gelmek de istemiyor.” sözlerini.
İRAN KAZANIMLARINDAN VAZGEÇMEK İSTEMİYOR
İran için farklı bir tasa kaynağı daha olduğunu söz eden Ahmet Faruk Asa kelamlarına şu biçimde devam etti:
“İran Mahsa Amini olayı ile birlikte son yıllarda önemli toplumsal ve ekonomik kriz süreçlerinden geçiyor. İran için bu türlü bir savaşa dahil olmak önemli bir ekonomik yükün de altına girme manası taşıyor. Bu nedenle İran için İsrail ile savaşmak çok kaldırılabilir bir durumda değil. İran, bu türlü bir çatışmaya dahil olduğunda Çin ve Rusya’nın kendisine tam manasıyla takviye vermeyeceğinin de farkında. İran’ın bölgedeki 1979’dan beri elde ettiği kazanımları riske atmamak ismine Filistin değerli bir saha. Bu nedenle İsrail’e karşı tam bir kayıtsızlık İran’ın bölgedeki telaffuz ve misyonuna ziyan verme ihtimali de barındırıyor.” formunda konuştu.
İRAN VEKİLLERİ ÜZERİNDEN GÜCÜNÜ TAHKİM EDİYOR
İran’ın, Filistin’de 7 Ekim’den bu yana devam eden çatışma sürecinde önemli kazanımlara ulaştığını tabir eden Ahmet Faruk Asa, “7 Ekim’den bu yana İsrail’in bölgedeki bozulan imajı İran’ın nüfuz alanını ve telaffuzunu güçlendirdiğini görüyoruz. İran’ın birebir vakitte Orta Doğu’daki proxy war’da yani vekil savaşında kullandığı Yemen’deki Husiler, Lübnan’daki Hizbullah üzere aktörlerde bu süreçte güç kazanma talihi elde etti. İran için birebir vakitte yıllardan beri propagandası yapılan askeri gücünü denemek için de bir fırsat doğmuş oldu. İran rastgele bir savaşın direkt tarafı olmamayı istemekle birlikte vakit zaman bölgedeki telaffuz üstünlüğüne ziyan vermemek ismine çatışmaların hudutlu bir formda aktörü olmayı tercih ediyor.” dedi.